Ana sayfa » Güncel » ADD GENEL MERKEZİ ÇEVRE KOMİSYONUNDAN BASIN BİLDİRİSİ..

ADD GENEL MERKEZİ ÇEVRE KOMİSYONUNDAN BASIN BİLDİRİSİ..

Yazar: Erdinç Şahin
0 yorum

KUZEYEGEHABER-Atatürkçü Düşünce Derneği, Genel Merkez Çevre Komisyonu çevre ve doğa ile ilgili bildiri yayınladı. Türkiye’nin her bir yanında çevre ve doğaya yönelik olumsuz gelişmelere dikkat çekilen bildiri şöyle;

Çevreyi ve doğayı korumak aklın gereğidir”
Mustafa Kemal Atatürk

“Bağımsızlık uğruna Kurtuluş Savaşıyla binlerce şehit veren Türkiye Cumhuriyeti, iktidar eliyle emperyalizmin gözü dönmüş rant hırsına pazarlanıyor.

Çokuluslu şirketlerle kol kola giren iktidar, acımasız bir şekilde yurdumuzun bütün doğal yerüstü ve yeraltı zenginliklerini yok ediyor, tarihi, kültürel ve doğal varlıklarımızın kaybolmasına havamızın, suyumuzun, toprağımızın geri dönülemez boyutta kirlenmesine yol açıyor…

Anayasa 56. Md. “Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir.” demesine rağmen.

Doğal yaşam alanlarımızı ve çevre sağlığımızı korumakla yükümlü idareciler her türlü talanın önünü yasal düzenlemelerle açarken, yaşamımıza sahip çıkmak biz vatandaşlar için vazgeçilmez bir mücadele olmuştur.

Atatürkçü Düşünce Derneği; tüm yönetici ve üyeleri ile Cumhuriyetimizin tüm değerlerinin olduğu gibi, yurdumuzun sahip olduğu doğal varlıkların ve insanlığın sağlıklı yaşam hakkının da savunucusudur.

Anayasa 63. Md. “Devlet, tarih, kültür ve tabiat varlıklarının ve değerlerinin korunmasını sağlar, bu amaçla destekleyici ve teşvik edici tedbirleri alır.” demekteyken;

İktidar sermaye için Doğal SİT Alanlarının koruma kalkanlarını kaldırıyor. 16 Mart’ta yönetmelikte (*) yapılan değişiklik ile koruma altındaki (sit alanları) doğal alanların yapılaşmaya, entegre tesislere ve madencilik faaliyetlerine açılmasının yolunu açıyor.

Anayasaya rağmen;

UNESCO tarafından dünya mirası kabul edilen Diyarbakır Sur’ları ile Dicle Nehri arasındaki bir bölgede bulunan Hevsel Bahçeleri, millet bahçesine dönüştürülmek isteniyor.

Yine UNESCO Dünya Mirası Listesine giren dünyaca ünlü Afrodisias antik kentinin bulunduğu Karacasu‘da JES için ÇED süreci başlıyor. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın sitesinde yayınlanan duyuruya göre; Aydın valiliğinin onayı ile Karacasu’nun Ataeymir mahallesinde jeotermal için sondaj ve arama çalışması yapılacak.

İzmir Selçuk’taki doğal sit alanlarının statülerinde yapılan değişiklik onaylandı. Koruması kaldırılan alanlar içinde Meryem Ana Tabiat Parkı da var.
Muğla Fethiye’de korunan alanların bulunduğu Kayaköy Mahallesi ve Ölüdeniz Mahallesi sınırlarında bulunan 2182 hektarlık alan sondaj yöntemi ile Jeotermal kaynaklar arama faaliyeti adı altında ihale edildi.

Ilısu Barajı’nın su toplaması sonucunda, 12 bin yıllık Hasankeyf ve 40 köy bütünüyle sular altında kalırken, 60 köyde de evlerin ve tarım arazilerinin büyük bir bölümü suya gömüldü.

5 Milyon yıllık Eğirdir Gölü‘ne uzmanlarca gölün ölüm fermanı anlamına gelen PHES (Pompaj Depolamalı Hidroelektrik Santral) yapılması planlanıyor. 

Salda Gölü 1.derece doğal sit ve korunan alan statüsüne sahip olmasına rağmen, millet bahçesi yapmak için dönüşü olmaz bir şekilde tahrip ediliyor…

Anayasa169. Madde “Devlet, ormanların korunması ve sahalarının genişletilmesi için gerekli kanunları koyar ve tedbirleri alır” hükmüne rağmen Türkiye Ormancılar Derneğinin hazırladığı raporda orman alanlarının ranta açılması nedeniyle 81 ilin 75’inde öldürücü hava kirliliği yaşandığı, son dönemde 550 bin hektarlık orman arazisi maden ve turizm tahsisleri gibi kullanımlar nedeniyle yok edildiği yer alıyor.

İki ağacın 4 kişilik bir ailenin yıllık oksijen ihtiyacını karşıladığı düşünüldüğünde, yok edilen ormanlarımızla 27,5 milyon ailenin bir yıllık oksijeni kesildiği gerçeği bütün yakıcılığı ile karşımıza çıkıyor… Orman Kanunu’nun 16.maddesinin kapsamını genişleten yönetmelikle ormanların maden atığı döküm alanı olarak kullanılmasının önü açıldı.

Türkiye’nin pek çok yerinde sokağa çıkma yasağı ve iş yerlerinin kapatılması gibi önlemler söz konusuyken Yasa hükümlerine, olumsuz verilen ÇED Raporlarına, Yargı kararlarına rağmen ekolojik tahribata yol açan projeler son hızla devam ediyor.

Küresel bir salgınla savaşılan bu günlerde insanlarımız can ve geçim derdindeyken bilim insanları, meslek odaları, sivil toplum kuruluşları ve halkın büyük bir kısmı tarafından kabul görmeyen, sadece İstanbul değil, Marmara Bölgesi ve hatta tüm Türkiye açısından ekonomik ve ekolojik yıkım projesi olan İstanbul Kanalı kapsamında, Mart ayında yapılan ihale, iktidarın önceliklerini açıkça gözler önüne sermiştir…

Pandemi döneminde Zonguldak’ın salgından en fazla etkilenen Büyük Şehirlerle beraber anılması, bölgede yaşanan akciğer hastalıklarının – çevre / ekoloji sorunlarından kaynaklandığını ortaya koymuştur.

Göğüs hastalıkları çoğu madencinin kaderi olsa da, Corona virüse yakalanan ve can verenlerin bilgilerine bakıldığında görünen gerçek; Zonguldak ve çevresinin çevre katliamına kurban edildiğidir…

Zonguldak;

İthal kömüre dayalı Çatalağzı Termik Santralleri,

Kilimli sahiline yapılması planlanan “Gemi söküm tesisleri”

Kozlu ilçesinde üç adet “Taş Ocağı”

Ereğli’de “Dünyanın en yaşlı beş ağacı “ arasında yer alan 4.112 yıllık Porsuk ağacını barındıran Gümeli Yaylası ve ormanlarında başlatılan altın ve bakır madeni arama faaliyetleri ve silis havuzları;

Gökçebey’de yapılan çöp atık tesisi…

Erdemir Baca Gazları, Tozlaşma Koşulları, Deşarj İşlemleri ile Oluşan Hava ve Deniz Kirliliği

Alaplı Ormanları Maden Arama Çalışmaları ve Muhtemel Siyanürlü Altın Çıkarma Projesi

Kandilli Bölgesi – Borcam Silis Madeni İçin Kontrolsüz Ağaç Kesimi ve Atık Suların Denize Şarjı gibi sorunlarla boğuşmakta, bütün bunlara bağlı olarak da; ülkemizin en zengin endemik bitki örtüsüne sahip olan bölgenin bitki çeşitliliği ve ormanları süratle bu özelliğini yitirmekte, kuş göç ve üreme bölgesi olma özelliğini de kaybetmektedir…

Karadeniz’ in diğer illerinde de durum hiç iç açıcı değil…

Kastamonu’da hava kirliliği; solunum enfeksiyonu, kanser, erken bebek ölümleri, sakat doğumlar ve kitlesel ölümlere neden olmaktadır. Bir vadi arasına kurulmuş olan Kastamonu’nun havası yerel yöneticilerin kural tanımaz uygulamaları ile imar çetelerine kurban edilmiştir.

Artvin’deki maden ve HES çalışmaları devam ediyor. Cengiz Holding’e ait Eti Bakır’ın işlettiği Artvin Cerattepe ve Murgul’daki maden sahalarında çalışmalar aralıksız sürüyor.

Samsun, Çarşamba Ovası’nda yapılmak istenen Biyokütle Enerji Santralı (BES) projesi hakkında açılan davalar sonucunda; imar planları iptal edildi, inşaat ruhsatının yok hükmünde olduğuna karar verildi. Ayrıca Samsun Valiliğinin “ÇED Gerekli Değildir” kararını ve Toprak koruma kurulunun BES hammadde depolama sahası için “tarım dışı amaçlarla kullanılabilir” kararını iptal ederek tarım topraklarının korunmasına hükmedildi.

Sokağa çıkma yasağının olduğu günlerde bile kaçak ve kanunsuz olarak devam eden Çarşamba BES inşaatı şu an mühürlü.
Kanadalı firmanın Türkiye taşeronu olan TÜPRAG Madencilik, Kavak-Havza ilçe sınırları arasında yer alan Şahin Dağları’nda yol açma çalışmaları adı altında ağaç katliamı yapıyor.

Samsun, Kavak ilçesi Karapınar, Köseli, Bekdemir, Emirli, Ilıca mahallelerini kırsal alanı içerisinde OYAK Beton San. TAŞ. Tarafından 1.000 dönümlük bir alanda taşocağı işletmeciliği için ÇED süreci başlatıldı. Söz konusu bölgede OYAK’a ait çimento fabrikası için mevcut taşocaklarının ruhsatsız çalıştırılmasına devam edilmektedir.

Sinop İnceburun’ da Nükleer Santral inşaatı ÇED Raporlarının yetersizliğine, halkın tepkisine ve devam eden hukuki süreçlere rağmen devam ediyor.
MNG şirketinin yapımı devam eden HES nedeniyle Artvin Kamilet vadisini katlediliyor.

Giresun ve çevresi HES lerle katlediliyor. Giresun Çanakçı Deresi dört tane HES nedeniyle ağır tahribata uğramışken beşincisi yapılmak isteniyor. Karadeniz’ de dereler, nehirler özel şirketlere satılıyor HES lerle doğası bozuluyor, iklimi değişiyor…

Fatsa’ya bağlı olan ancak aynı zamanda Ünye sınırında yer alan Aşağı Bahçeler, Yukarı Bahçeler ve Tepeköy Mahalleri arasında 2013 yılından bu yana Bahar Madencilik ile İngiliz Stratex International Madencilik’in birlikte kurduğu Altıntepe Madencilik Şirketi, 196 hektarlık bir arazide son 5 yıldır siyanür kullanarak altın çıkarma faaliyeti yürütüyor.

Siyanürle altın işletmeciliği nedeniyle sular içilemiyor, meyveler ve sebzeler tüketilemiyor. Altın madenleri üreticilerin fındık olmadığında kestane satarak hayatını idame ettirdiği Ordu’da bugüne kadar 1140 dekar kestane ormanı ve 729 dekar tarım arazisini yok etti.
Ne hukuk tanıyorlar ne de vicdan…

Çanakkale Kaz Dağları’nda Kanadalı Alamos Gold’un sahibi olduğu “Kirazlı altın madeni” nin ağaç katliamına karşı yaklaşık 300 gündür süren Su ve Vicdan Nöbeti son yılların en büyük çevre direnişi olma yolunda. Maden projesinde aktif çalışma olmamasına rağmen şirket sahayı terketmiyor.
Çanakkale Kumarlar Köyü’nde baraj inşa etmek isteyen Alamos Gold’un yerli ortağı Doğu Biga Madencilik köylülere mera alanlarını boşaltmaları için baskı yapıyor.

Kazdağları nı ikiye bölen, Borusan tarafından yapılan RES projesi, İl Genel Meclisi onayı olmadan, ruhsatsız şekilde çalışmasına başladı.
Yenice Çırpılar Termik Santrali’nin “ÇED Olumlu” kararına karşı Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği ve TEMA’ nın açtığı davada Çanakkale İdari Mahkemesi kararı iptal etti.

Gülpınar da davası süren JES projelerine ilişkin imar planının değiştirilmesi için teklif sunuldu 

Çanakkale Merkez ve Çan İlçelerinde Borusan tarafından yapılan yapılmak istenen Saroz RES Projesi için İl Genel Meclisi’nde daha önce iki kez reddedilen imar planı değişikliği yeniden gündeme alındı.

Çevre kirliliğinin hava ve su kadar yoğun yaşandığı bir başka alan ise toprak. Ülkemizde özellikle sanayinin ve tarımın iç içe olduğu bölgelerde tarım toprakları belirgin bir şekilde sanayi atıkları tarafından kirletilmekte, tarım arazileri rant uğruna imara açılarak yok edilmekte. Plansız ve bilinçsiz kentleşme ciddi toprak kaybına yol açmakta. Endüstriyel tarımda kullanılan pestisitler, başta anne karnındaki bebekler ve çocuklar olmak üzere, insan sağlığını tehdit ediyor.

Tarımın beşiği olan Trakya, son 30 yıldır giderek artan şekilde kirletiliyor. Trakya’nın ortasından geçen ve tarım topraklarını sulayan Ergene Nehri ve onun kolları, geçmişten bu yana süregelen yanlış politikalar neticesinde zehir saçar hale geldi.  Trakya topraklarda tarım ve hayvancılık durma noktasında.

Bölgedeki kirlilik; Ergene’yle de sınırlı değil. Ormanları yok eden bölgedeki taş ocakları, sonrasında ise yer altı sularını kullanılamaz hale getirdi.
Bölgede nükleer ve termik santrallerle boru hattı projeleri öngörülüyor.  

Tekirdağ‘da özelleştirilen Tekirdağ Uluslararası Limanı, şimdiki adıyla Ceyport Tekirdağ Uluslararası Limanı’nda kurulması planlanan likit tank çiftliği projesi kapsamındaki kimyasal depolama alanının temelleri deniz kıyısında atıldı. Kimyasalların depolanacağı alanın 500 metre ötesinden aktif fay hattı geçiyor!

Uşak Eşme’de 14 yıldır bir  Kanada şirketi olan TÜPRAG tarafından işletilen Altın Madeninin yarattığı tahribat uydu görüntüsünde ortaya çıktı. 
Kışladağ maden sahasında 750 hektar alan tahrip olurken, 1 km genişliğinde 350 metre derinliğinde çukur oluştu. 

Şimdi de Uşak ve Kütahya illeri arasında bulunan ve bölgenin su kaynağı konumundaki MURAT DAĞINDA yeni bir altın ocağı açılmak isteniyor.  
Murat Dağının beslediği Büyük Menderes, Gediz, Porsuk ve Banaz nehirlerinin suları yedi kente ulaşıyor. Gediz nehrinin sanayi atıklarıyla kirliliği Menderes havzası tarım alanlarına ciddi tehlike yaratıyor.

Dünya nükleer santrallerden vazgeçme sürecine girerken, ülkemiz İngilizlerle Nükleer Anlaşması imzaladı!
EÜAŞ International ICC, İngiliz şirketi Rolls – Royce ile kompakt nükleer güç santrallerinin teknik, ekonomik ve hukuki uygulanabilirliği ile birlikte üretim imkânlarını değerlendirmek üzere bir ön anlaşma imzaladı.

Mersin Akkuyu’da da nükleer santral inşaatı hukuki sürece ve tepkilere rağmen sürüyor.

Mersin’de yakın zamanda daha önce turizm alanı ilan edilen Kazanlı-Karacailyas-Karaduvar bölgesini tamamen zehirleyecek polipropilen plastik üretiminin önünü açan yatırım kararı alındı. Büyük tepkilere rağmen yapılmak istenen polipropilen tesisi için Toros Tarım AŞ’nin olduğu bölge Özel Endüstri Bölgesi ilan edildi.

Dünyada Kömüre dayalı Termik Santral sayısı son dört yılda düşüşe geçmişken, İzmir Aliağa ve Foça’da, Muğla Yatağan’da, Zonguldak’ta termik santraller yüzünden insanlar zehir soluyor. Denize bırakılan drenaj suları ve atıkları yüzünden denizlerimizde yaşam bitiyor… Kömüre dayalı termik santraller Halk Sağlığı ve tarım alanlarını tehdit ediyor.

İzmir Bergama’da Kozak Yaylası’nda Efem Çukurunda altın işletmecileri toprağın altını üstüne getiriyorlar.

TMSF’nin daha önce el koyduğu Koza Altın İşletmeleri, Eskişehir Sivrihisar’da yaşam alanlarının yakınına siyanürlü ikinci atık depolama tesisi yapılması için çalışmalara başladı.

İzmir Seferihisar Urla arasında mavi bayraklı plajları ile ünlü Sığacık Körfezinde balık çiftlikleri ile denizin doğal yaşamı yok edilirken Akarca Sahilinde bir liman büyüklüğünde yapılacak olan “Balıkçı Barınağı(!) ile sahil bandı katlediliyor. Sahillerimiz yağmalanıyor!

İzmir Gaziemir’de eski kurşun fabrikası tesislerinde limitlerin 219 katı radyasyon ölçülmeye devam ediyor.

Bursa Kirazlı yaylasında MEYRA madencilik doğayı talan ediyor

Salihli’de hukuksuz JES uygulamaları sürüyor.

Ayvalık’ta prina işleyen tesislerin bacasından çıkan dumanlar nedeniyle hava kirliliği yaşanıyor.

Manisa Gördes’teki Başlamış Deresi’nin kırmızı akmasının Gördes’teki nikel maden işletmesinin neden olduğu çevresel bir felaket olduğu belgeleriyle açıklandı.

Munzur dağlarının tamamı maden bölgesi ilan edildi

Tunceli’de her geçen gün sayıları artan kum ve taş ocakları yerleşim ve yaşam alanlarına, verimli tarım arazilerine, bağ bahçelere ve ürünlere ciddi zararlar veriyor.

Kontrolsüz ve denetimsiz JES yatırımları Aydın, Manisa, Denizli, İzmir, Çanakkale, Afyon, Van, Elâzığ, Bolu gibi bir çok ilimizi tehdit ediyor. Daha fazla kar etmek için çevreye verdiği zararların görmezden gelindiği Aydın, Jeotermal Enerji yatırımları yüzünden geri dönülmez şekilde tahribata uğruyor.

Büyük Menderes havzası ve Gediz Havzası tarım alanları büyük zarar görüyor. Aydın; 2019’ da hava kirliliği 20 birimden 400 birime ulaşarak kirlilikte Zonguldak’ı çok gerilerde bırakmıştır.

Aydın’ın 17 ilçesinin 16’sını kapsayacak şekilde 7 adet Jeotermal Kaynak İşletme Ruhsat Sahası, 64 adet Jeotermal Kaynak Arama Ruhsat Sahası ile 39 adet Doğal Mineralli Su Ruhsat Sahasının ihale edilmesine yönelik yeni bir karar verilmesi bir çevre katliamıdır.

Manisa Salihli’de hukuksuz JES uygulamaları sürerken, Aydın Efeler Yılmazköy’ de ÇED lisansı iptal edilen Maren Enerji kuyuları başka tesise bağlama girişimi sırasında jeotermal borularında patlama meydana geldi.

Ulusal boyutta mücadele ettiğimiz sorunların yanı sıra BM Raporu ve Dünya Meteoroloji Örgütünün raporlarına göre dünyamızın en büyük sorunu olan iklim krizi ve küresel ısınma; Sera Gazı Emisyonlarının 18 yılda yüzde 137,5 arttığı ülkemizin de acil önlemler almasını gerektiren bir alan.

İnsan faaliyetleri yüzünden bir milyona yakın hayvan ve bitki türü yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. İklim krizi canlı türlerini tehdit ediyor ve doğadaki biyolojik çeşitlilik kaybı giderek artıyor.

Önümüzde iki seçenek duruyor: Ya 0 karbon emisyonuna geçeceğiz. Ya da yaşamın hepimiz için sona erdiği bir gelecek ile yüzde kalacağız… Bu nedenle:

⦁ İklim acil durumu ilan edilmeli
⦁ Fosil yakıta veda edilmeli
⦁ Yenilenebilir enerjiye geçilmeli
⦁ Endüstriyel tarım ve hayvancılıktan vazgeçilmelidir
⦁ Ormanlar korunmalı boş alanlar ağaçlandırılmalıdır.
⦁ İklim krizi ile mücadeleye dair farkındalık geliştirilmelidir.

Anayasa gereği ülkemizin havasını, suyunu, toprağını ve yurttaşlarımızın sağlıklı yaşam hakkını korumak, bunun için her türlü alt yapıyı oluşturup gerekli düzenlemeleri yapmak, sistemin sağlıklı ve verimli işleyişini sağlamakla yükümlü olan siyasi erk; ulusal çıkarlarımızı değil sadece kendisinin ve işbirlikçilerinin çıkarlarını kollamakta, tarihi, kültürel doğal varlıklarımızı kendi varlıklarına armağan etmektedir.

Bu anlayışın karşısında Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün “Çevreyi ve doğayı korumak aklın gereğidir” sözünü kendimize rehber alarak sonuna kadar mücadele edeceğimizi bir kez daha ilan ederiz..”

İlginizi Çekebilecek Yazılar

Yorum Yap

* Bu formu kullanarak, verilerinizin bu web sitesi tarafından saklanmasını ve işlenmesini kabul etmiş olursunuz.

© 2015 – 2024 | Kuzeyegehaber.com