Ana sayfa » Güncel » Mustafa Küpçü-BALIĞA HASRET KALACAĞIZ..

Mustafa Küpçü-BALIĞA HASRET KALACAĞIZ..

Yazar: Erdinç Şahin
0 yorum

Oğlum henüz bir yaşına gelmemişti. Doktorumuz; “Çiğnemeye
başladıktan sonra haftada en az 3 gün balık yedirin” diye tavsiye
etmişti.

Balığın çocuklar başta olmak üzere tüm insanlar için çok faydalı bir
besin kaynağı olduğu biliniyor.

Çocukluk ve ilk gençlik yıllarımda, İzmit Körfezi akvaryum gibi tertemiz
ve çok çeşitli balıklarla doluydu. Hemen her hafta sonu İstakoz yerdik.
Yenicuma Camii önünden “Kaçamarmara” diye bildiğimiz karidese
benzer canlı yemleri çıkarır, ıslak çuval ve yosunlar içinde dürüm
yapardık.

Akşam, büyüklerimiz lüks lambaları ile balığa çıkar, sepetler
dolusu balık tutarlar ve ihtiyacımızın ötesi mahalle komşularına
dağıtılırdı. Yaklaşık 5-6 kiloluk Kırlangıç balığının kafasından nefis çorba
yapılır, 10 nüfuslu aileye yeterdi. Uskumru zamanı evlerin balkonları ve
sahilde çiroz salkımları dizilirdi.

İstavrit, biz çocukların eğlencesiydi adeta. Yarımca sahilinden “PİNA” çıkarılırdı. Kilez Deresi’nin “Doğal Alabalık” lezzetini hala anımsarım.

Yarımca’nın kirazı, Değirmendere’nin fındığı, Çayırköy’ün karpuzu
kavunu, Eseler köyünün meyveleri, Kandıra ve çevre köylerin hilesiz
yoğurtları, tereyağları, peynirleri ile büyüdük.

Sonra, bu güzelim Körfezin en güzel kıyılarına sanayi tesisleri kuruldu.
Elbette sanayiye karşı değildik, sanayileşme “katma değeri yüksek ürün”
üretmek, ülkenin zenginleşmesi, iş olanakları demekti. Sanayileşmeye
değil, sanayi için “yer seçimine” ve sanayinin “kirli atıklarına” itirazımız
vardı!

Sanayi kuruluşları, Körfezi, akarsularımızı hatta göllerimizi “ATIK
ÇUKURU” gibi vahşice kullandılar! Bugünün ve gelecek nesillerin
“sağlıklı beslenme haklarını” yok ettiler.

Soyu tükenen balık ve deniz ürünlerinde cıva başta olmak üzere, sağlığa
zararlı kimyasal atıklar çıkmaya başladı. Sağlıklı besleniyoruz derken,
yavaş ve sinsice zehirlenmeye başladık!

Özellikle, midye tüketmeye korktuk!
Bugün, balık tezgahlarındaki balıklara bakıyorum, içimden
kahrediyorum. Balıkların boyları inanılmaz ölçüde küçük. Kırlangıç
yavrularını görüp kahroluyorum, normal bir uskumru kadar! Hamsiler,
istavritler, tekirler bir deri bir kemik misali küçük!

Bu sene “Palamut’a hasret” kaldık! Lüfer yok denecek kadar az, küçük
ve pahalı.

Balıkçılıkla geçimini sağlayanlar, “VAHŞİ ve YASADIŞI” avlanma
ilkellikleri yüzünden bir süre sonra yoksullaşacaklarının farkında değiller
mi?

Ya DEVLET? Yani, siyasi iktidar? Gerekli önlemleri almakta neden bu
kadar basiretsiz?

Marmara’da TROL ile avlanan balıkçı tekneleri, deprem araştırmaları için
döşenen fiber kabloları parçalamışlar! Ne bilinç var, ne insaf ne de
denetim!

Vatandaş, suni yemle beslenen havuz balıklarına tutsak ediliyor! Balık
çiftlikleri, o suni yemlerle en güzel kıyılarımızı balçık haline
dönüştürüyor! Vatandaş, bilim çevreleri itiraz etse de dinleyen yok!

Çiftlik sahiplerinin “maddi ve siyasal güçleri” egemen oluyor!
Sanayi atıkları denetlenmiyor! Tıpkı Termik Santral cinayetleri gibi,
akarsularımızı kirletiyor, “TOPLU BALIK ÖLÜMLERİNİ” ara sıra cesur ve
dürüst gazetecilerin haberlerinden öğreniyoruz!

Tarım ve hayvancılıkta olduğu gibi, balık ve diğer deniz ürünlerinde
İHTALAT BAĞIMLISI olduk! Parasal gücü olan büyük alışveriş
merkezlerinden yüksek bedeller ödeyerek alıp tüketiyor! Dar ve orta
gelirli vatandaş, sağlıksız ve ucuz ürünlerle nefis terbiye ediyor!
Yeni bir bilgi;

İki balıktan birinde “MİKROPLASTİK” ve çeşitli “AĞIR METALLER” var! En
çok da Kefal ve Barbun’da tespit edilmiş! Midye dolmaların yüzde
91’inde de mikroplastik tespit edilmiş!

Başta pet şişe olmak üzere, eline geçen her türlü plastiği ve çöpü
denizlere, göllere, akarsulara fırlatan “TEMİZLİK ÖZÜRLÜ” insanımsı
yaratıklara “oh olsun” diyeceğim ama, o zehirli balıkları günahsız
insanlar da tüketiyor! “Bilerek, kasten cinayet” değil mi bu?

Bu ülkenin geleceği için; acilen “DENİZ, GÖL, AKARSU” denetimlerini
sağlayacak, balık üretimini, avlanmasını ve tüketimini denetleyecek bir
“DENİZ ÜRÜNLERİ BAKANLIĞI” kurulmalıdır!

Ancak, korkum şu ki; bu bakanlığa da “işinin ehli olmayan” ve daha da
kötüsü, “siyasal gücü olanlara dokunamayan” kişiler atanırsa, yine
ayvayı yedik demektir!

Son bir öneri, geçimini balıkçılıkla sağlayan insanlara; Lütfen, geleceğiniz
ve geleceğimiz için VAHŞİ ve YASADIŞI avlanmaktan vazgeçin.
İnsan kardeşlerinizin katili olmayın!..

İlginizi Çekebilecek Yazılar

Yorum Yap

* Bu formu kullanarak, verilerinizin bu web sitesi tarafından saklanmasını ve işlenmesini kabul etmiş olursunuz.

© 2015 – 2023 | Kuzeyegehaber.com