AKP için asıl zor ikna süreci şimdi başlıyor:
Erdoğan ve arkadaşları, DEM ve Öcalan tarafından temsil edilen Kürtleri ikna etmek için çok uğraştılar. Gittiler geldiler, gizli açık konuştular ve sonunda onları masaya oturtmayı başardılar.
Şimdi sıra Türklerde. Siyasal partilerden değil, genel kamuoyunu kastediyorum. Seçmen kitlesi de diyebilirsiniz.
Bunların ille etnik Türk olmaları gerekmiyor. Aralarında Kürt kökenliler de olabilir. Arnavut, Laz, Çerkez, Gürcü, Boşnak vb. kendisini üst kimlik olarak Türk olarak gören tüm öğeleri o öbeğe koyabilirsiniz.
Son kararı şu andaki Anayasal tanımına göre kendisini Türk sayan çoğunluk verecektir.
1923’TEN VAZGEÇMEK
Bu yeni ikna sürecinde AKP’nin ve Erdoğan’ın çok sayıda handikapı bulunuyor.
Desteğ ülke halkının üçte birine düşmüş yorgun ve yıpranmış bir iktidardan söz ediyoruz. Ekonomik krizin toplumsal ve psikolojik tahribatı ağır…
Halka, teröre karşı savaşın kazanıldığı, PKK’nın yenildiği söyleniyor ama önüne konulan seçenek öyle göstermiyor.
Bu büyük kitle, 102 yıl sonra, ülkeyi “Türk devleti” olarak tanımlayan “ulus devlet” projesinden ya da 1923’ten vazgeçmek istemeyecektir.
Arap, Kürt, Türk ve ötekiler… Elbette hepsi eşit yurttaşlar olmalı. Zaten şimdiki Anayasa ve hukuk devleti kuralı da bunu emrediyor. Uygulamadaki eksikler derhal düzeltilmeli.
Ama devletin kurucu tanımında, savaşı kaybetmiş gibi, tenzili rütbeye razı olmak?
“Yok arkadaş!” diyeceklerdir.
“Laik yurttaş” olmak yerine “ümmet mensubu” olmayı içlerine sindiremeyeceklerdir.
BU KOZLARLA OLMAZ
Sosyal psikoloji der ki, ikna süreçlerinde kullandığınız “koz”lar ve çağrışıma soktuğunuz davet edici simgeler çok önemlidir. Yeni model otomobilleri satmak için güzel kadınları ve yakışıklı aktörleri kullanmaları bundandır!
İktidarın satmaya çalıştığı zor projede otomobilin önüne konulan “Öcalan”, “Trump’, “ümmet’, “Suriye’, “Araplar”, “Jolani” gibiler o kitle için çekici değil, itici simgelerdir. Alıcı kitle onları görünce kaçar…
Bu kozlarla bırakın asırlık yurttaşlık tanımı ve hakkını, Kanal İstanbul manzaralı bir daireyi bile satamazsınız.
Öyleyse… Olmayacak duaya amin demekten vazgeçin. Gerçekçi olun. Yapabilecekmiş gibi davranarak muhataplarınızı da kandırmayın.
Ülkenin zamanını ve enerjisini israf etmek yerine, hukuk devletini yerleştirin, insan hakları çıtasını yükseltin.
Tüm siyasi mahkumları özgürleştirin.
Muhalif siyasetçileri ve gazetecileri bir takım bahanelerle hapse atmaktan vazgeçin.
Otokratik İslamcılığı değil, çağdaş demokrasiyi hedefleyin.
Tüm diğer sorunlar zamanla birer birer çözülecektir!
1923’ü satarsanız başka şeyleri de satabileceğinizi düşünürler!…
