KUZEYEGEHABER-Hukuki Araştırmalar Derneği (Huder) İzmir Yönetim Kurulu Başkanı Av. Aydın Halit Kayacan ve Yönetim Kurulu Üyesi Av. İrfan Medet Akpınar,Huder Yönetim Kurulu üyeleri ve Dernek Üyeleri, İzmir Adalet Sarayı protokol giriş kapısı önünde basın açıklaması yaptı.
Huder’in İstanbul Anadolu Adliyesi 2. İş Mahkemesi Hakimi Mehmet YOYLU, 29/05/2019 tarihli duruşmada bir avukatın etek boyunun kısa olduğu, bu durumun avukatlık kanuna aykırı olduğu gerekçesiyle avukatın etek boyunun cep telefonu ile çekilerek baroya bildirilmesi gerektiği yönünde hukukla, akılla ve mantıkla bağdaşmayacak bir talepte bulunması ifadesiyle başlayan bir basın açıklaması yaptı.
Huder’in konuya ilişkin yaptığı açıklama şöyle ;
“İstanbul Anadolu Adliyesi 2. İş Mahkemesi Hakimi Mehmet YOYLU, 29/05/2019 tarihli duruşmada bir avukatın etek boyunun kısa olduğu, bu durumun avukatlık kanuna aykırı olduğu gerekçesiyle avukatın etek boyunun cep telefonu ile çekilerek baroya bildirilmesi gerektiği yönünde hukukla, akılla ve mantıkla bağdaşmayacak bir talepte bulunmuş ve bu hususu tutanak altına almıştır.
Söz konusu duruşma tutanağının bir suretinin de baroya gönderilmesi yönünde ara karar kurulmuştur. Bu olay akabinde hakim, avukatlar tarafından protesto edilmiş, Hakimler ve Savcılar Kurulu tarafından ilgili hakim hakkında soruşturma başlatılmıştır.
Mesleğinde 30 yılı geride bırakmış bir hakimin hukuk ve adaletin yerine getirilmesi ile ilgilenmek yerine bir avukatın etek boyu hakkında karar vermesi hukuka aykırı olduğu kadar, avukatın bir çok hakkının da ihlali niteliği taşımaktadır. Bu husus, avukatın onurunu zedeleyici, küçük düşürücü bir durumdur.
Hakimin, Avukatı baskı altına almak suretiyle eteğinin fotoğrafını çekme talebi ile taciz boyutuna varacak harekette bulunması her türlü izahtan varestedir. Söz konusu hakimin geçmişte de sansasyon niteliğinde farklı davranışlarının olduğu da belirlenmiştir. Demek ki bu davranışı ne ilk ne de son olacaktır.
Bu olayın bizim nazarımızda geçmişte başörtüsü nedeniyle sorun yaşayan meslektaşlarımızın maruz kaldığı ve Danıştay 8. Dairesi tarafından 2013 yılında son verilen zulümden ve hukuksuzluktan bir farkı bulunmamaktadır.
Avukatın kılık kıyafet özgürlüğü Danıştay 8. Dairesi tarafından tescil edilmiş ve son noktası konulmuş bir haktır. Bu hakkın bir hakim tarafından sınırlandırılmaya çalışılması, var olmayan bir düzenlemenin bir hakim tarafından bulunulan konum ve makamı suistimal ederek meslek onuruna aykırı bir şekilde meslektaşımıza dikte etmesi anlamına gelir ki, bu durum hukukun ve insan haklarının her yönden en ağır şekilde ihlalini oluşturmaktadır.
Kılık kıyafet özgürlüğünün, bir hakim tarafından tamamen keyfi bir şekilde ve hiçbir surette kabul edilemeyecek gerekçelerle sınırlandırılması düşüncesi hukuk içinde açıklanabilecek bir düşünce değildir. Gündem yaratan olayın sorumlusu olan hakimin asıl görevi, önüne intikal eden hukuki uyuşmazlığın, hukuk düzleminde, hukuk ve hakkaniyet kuralları dahilinde karara bağlanması iken, söz konusu davranışın sergilenmesi asla kabul edilemez.
Bu ve buna benzer eylemde bulunan her kim olursa olsun en ağır yaptırımların uygulanması gerekir. Zira bu yaptırımlar emsal teşkil edeceğinden kötü niyetli bu ve benzer girişimlerin de önü kapatılmış olacaktır.
Yine bu durumun Anayasa anlamında eşitlik kurallarına aykırı olduğu da açıktır. Anayasamızın 10. maddesinde eşitlik ilkesi çok açıktır. Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.
Ancak ilgili hakim anayasal ve temel bir hak olan bu hakkı çiğneyerek avukat meslektaşımıza cinsiyeti sebebi ile eşitlik ilkesine aykırı davranışlar sergilemiştir. Bu aynı zamanda ayrımcılık yasağının da ihlalini oluşturur. Tekrar belirtmek gerekir ki gündem yaratan olayın sorumlusu olan hakimin meslektaşımızın kılık ve kıyafeti ile ilgili fotoğraf çekmek istemesi de ayrı bir ihlal niteliğine haiz olup aynı şekilde her türlü izahtan varestedir.
Unutulmamalıdır ki; Hiç kimsenin adalet hizmetinin bağrına, adalet kavramının, kurumunun bağrına hançer sokmaya hakkı yoktur. Herkes hukukun üstünlüğüne inanmak ve adalete güvenmek zorundadır. Bu inanç ve güven hukuk devletinin asla vazgeçilmezidir. Adalet hiç kimsenin tekelinde değildir.
Adalet Bakanımız Sn. Abdulhamit GÜL’ün daha birkaç gün önce Huder Genel Merkezimizin 15. Olağan Genel Kurulu’ nda altını çizerek beyan ettiği gibi; Şüphesiz ki adalet mülkün, savunmada adaletin temelidir. Yargının kurucu unsuru ve üç sacayağından biri olan Savunma ile diğer ayakları olan İddia makamı ve Karar organı arasında hiyerarşik bir fark yoktur.
Adalet ancak, Yargının kurucu unsurları bu kaideler çerçevesinde bir uyum ve dayanışma içerisinde hareket ettikleri taktirde kusursuz bir şekilde tesis edilebilir. Bu gerçeği yargının hiçbir mensubunun görmezden gelmeye, unutmaya ve dahi görev ve yetki hudutlarını aşmaya hakkı yoktur.
Avukatın taşıdığı cübbenin renklerinden yeşil adaleti, kırmızı bağımsızlığı, siyah ise asaleti temsil eder. Bu nedenle herkesçe bilinmelidir ki, taşıdığımız cübbe, basit bir giysi değil, bir mont değil, bir örtü değildir. Bu cübbenin temsile ettiği bir namus vardır. Ve o namusa hiç kimsenin el uzatmaya hakkı yoktur.
Kaldı ki, Huder bünyesinde avukatlar ile birlikte bir çok hakim, savcı ve dahi Adalet komisyonu başkanlarının olduğu, kapsamlı bir hukuk derneğidir. Geçmişte saldırılara maruz kalan savcısının, hakiminin arkasında durduğu gibi bu günde tarafsızca avukatının arkasında durmaktadır.
Bu sebeple benzer olayların yaşanmaması adına şikayet edilen hakim hakkında gerekli yasal ve idari cezanın verilmesi için bu gün burada bir araya gelen meslektaşlarıma, bu olayın sonuna kadar takipçisi olacağımıza söz veriyoruz. Huder var olduğu sürece YARGININ, ADALETİN, HUKUKUN, SAVUNMANIN VE AVUKATIN yanında olacaktır..”
