ŞECAAT ARZEDERKEN SİRKATİN SÖYLEMEK...
22 Şubat 2017, ÇarşambaTweet |

Erdinc Sahin
Şecaat arz ederken merdikipti sirkatin söylermiş. Koca Ragıp Paşanın söylediğine inanılan bir söz bu. Kıpti Mısır'da çingene anlamına geliyor. Bugünün Türkçesiyle meali "Çingenenin merdi yiğitliğini anlatırken hırsızlığını söyler."
Teşbihte hata olmaz derler, yani yeri geldiğinde çirkin ve kaba bir benzetme ile anlatılmak istenen şeye daha etkili bir hava verilmesi saygısızca bir davranış değildir deniliyor bu türden benzetmeler için. Bu girişi Aydın havası kıvamında kesip muradımıza gelelim isterseniz.
Belediye Başkanımız Serkan Acar sosyal medya hesabından alevler saçan, vurduğu yeri dağıtıp-parçalayan derinnn bir analiz yapmış. Aslında dikkatli gözler analizi kaleme alan kişinin zat-ı alilerinin danışmanı ve aynı zamanda ruh ikizi olan Ömer beylerin yaptığını anlamakta bir saniye bile gecikmez. Ömer beyler pek bir sevdiği ve bu derin analizde de kullandığı mastürbasyon kelimesinden yakayı ele vermiş zannımca. En azından analizi belli bir noktada birbirleriyle paylaymış olduklarını tahmin ediyorum.
Meselenin özümü ilgilendiren taraflarına cevap maiyetinde olan bu yazıda önce zamanda kısa bir yolculuk yapmak gerektiği kanısındayım. Serkan Acar kendisinin Aliağa'nın şehremini olmasını sağlayan 30 mart 2014 yerel seçimlerinden önce yerel matbuatla pek bir ilgiliydi, eksik olmasın. Her ayın belli bir gününde basın toplantısı tertipler ağzından bal damlardı, sevgi kelebeği olurdu o anlarda desem bir cırtım abartmış olmam.
Sonra seçildikten sonra yanlızca 1 (bir) kez daha yaptı bilgilendirme maksatlı basın toplantısını. 30 mart'tan bugüne handiyse koskoca 3 sene geçti. Basın toplantısı geleneğini unuttuğu gibi bir yerel basın mensubuna ki o da spesifik bir konuyla ilgiliydi bir kez röportaj verdi. Kendisine nasıl bir Aliağa düşlüyorsun, kampanyanda bahsetmediğin konular varsa anlatırmısın diye sormuştum makamında. Bunun dışında bildiğim kadarıyla o konsept'te basına hiç röportaj vermedi.
Çok açık ve çok şeffaf olacaktı, bunun sözünü vermişti, bilcümle basın emekçisi arkadaşlar bunu dün gibi hatırlar. Başkanın sözünü ettiği şeffaflığın nasıl bir şey olduğunu ve ne anlama geldiğini hayret ve ibretle gördük, en azından kendi açımdan bunu rahatlıkla söyleyebilirim.
Özel Kaleminde kayıtlar vardır eğer saklanmışsa, yanlış hatırlamıyorsam değişik tarihlerde özel kalemini en az 10 kez aradım ve kendisiyle röportaj yapma niyetinde olduğumu söyledim. Erdinç bey, talebinizi Başkanımıza ileteceğiz denildi her seferinde, gerisini bilmiyorum. İletildi mi, yoksa, telefon kapanır-kapanmaz unutuldu mu ?.Bunu sadece Başkan ve oradaki görevliler biliyor.
Efenim kaleminden kan damlayan kalemşörler kendisiyle karşılaşmamak için kaldırım değiştiriyorlar buyurmuş. Heyhaaaat, kaldırımı kimin değiştirdiğini cümle Aliağa biliyor. Çok meşgul olduğundan hafızası kendisine bir oyun oynamış olabilir diye düşündüğümden şu hatırlatmayı yapmak isterim. Serkan Bey bana duyduğu kin ve nefreti gözlerinden çıkardığı alevlerle son derece sofistike bir şekilde gösterir. Kendisine belli etmeden bakışlarını yakaladığımda çok kez görmüşümdür bunu.
Bir keresinde bir seçim günü Mehmet Saka İlkokulunun 3. katında kendisi ve yanındaki heyetle birlikte hemzemin olduğumuzda başını öte tarafa çevirip duvarın rengini uzun-uzadıya incelediğini hatırlarım. Kendileri resmi bayramlara katılmayı birinci derecede öncelikili görmediğinden olsa gerek zaman-zaman o tür ortamlarda karşılaştığımızda, çektiğim resimlerde çok açık bir şekilde özüme duyduğu emsalsiz sevgi ve şefkati görüntülemişimdir.
Serkan bey makam odasında misafir ettiği konuklarına "Ya aslında çok güzel ve önemli işler yapacağız ama şu iki gazeteci vede ....... bey engel olmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Böyle şey olur mu, 45 kere müfettiş geldi, belediye'yi teftiş etmek için. Bunları kimin gönderdiğini ve kimlerle görüştüklerini, yaptıkları toplantıları, onlara yazdırılan şeyleri çok iyi biliyoruz. Onlar olmasa Paris'e çevirirdik Aliağa'yı şimdiye kadar" şeklinde yakındığını ve bunu bir gelenek haline getirdiğini pekala biliyoruz.
Bak Serkan bey, değerli kardeşim, seninle en ufacık bir sorunum yok ve olması da mümkün değil. Sen kendi işini yapacaksın bende kendi işimi. Fekaaaat, eğer bir yanlışını, hatanı, kusurunu görürsem hiç kusura bakma başına ekşirim demiştim sana hatırlarsan. Şimdi, aradan 2-2 buçuk sene geçti, olaki unutmuşsundur o sebepten hatırlatmak isterim ;
Belediye Sanayi Sitesinde bazı düzenlemeler yapmış, ortalık temizlenmiş, çimlendirilmiş, gelen mifafirler için çardak neyim çatılmış. O zaman başka bir gazetenin Aliağa temsilcisiyim. De hade gidekte-görek bakalım Serkan Başkan neler yapmış orada dedim arkadaşlara, hepbirlikte gittik, gördük, esnaf arkadaşlarla konuştuk ve memnuniyetlerini tam sayfa hazırladığım haberde geniş bir şekilde verdim.
Haber çıktıktan hemen sonra Serkan Başkan gece saat 23:00 sularında aradı ve aynen şunları söyledi "Abi, teşekkür ederim, beni yanıltmadın. Gittin yaptığımız çalışmaları gördün ve yazdın, sen başkaları gibi oturduğun yerden ahkam kesmiyorsun, senden beklediğim buydu, Allah razı olsun"
Cevabım aynen şöyle oldu kendisine "Nazik jestin için teşekkür ederim kardeşim, eksik olma. Yanlız sana şunu hatırlatmama izin ver, yapacağın en ufak bir yanlışta yada hatada seni en ağır bir şekilde eleştirecek kişinin yine ben olacağımı biliyorsun değil mi."
"Biliyorum abi, hiç problem değil, hepimiz Aliağa'ya hizmet etmek için varız, tekrar teşekkür ediyor iyi geceler diliyorum."
İşte bu kadar, ben hala sana ne söylediysem onu yapıyorum, Aliağa Halkını bilgilendirme görevi bu, yani benim tavrımda hiç bir değişiklik yok, o zaman nerede duruyorsam yine oradayım. Peki, ya sen Serkan Kardeşim, sende orada, aynı noktada duruyormusun ?. Tek amacımız Aliağa'ya hizmet etmek demiştin, hala aynı şeyi yani sadece ve sadece bunu düşündüğüne inanıyormusun ?.
Evet diyorsan, diyebiliyorsan sorun yok. Yolun açık , Allahın selamı üzerine olsun netekim..